Marka Tescilinin Önemi
Hem yurt içinde mal/hizmmet üretiminin artması hem de globalleşen dünya koşulları içinde, her malın/hizmetin alternatiflerinin yurt dışından yurt içi pazara girmesi marka tescilinin önemini arttırmıştır. Pazarda aynı malzdan/hizmetten çok sayıda olması, mal/hizmet sahiplerini kendi mallarının/hizmetlerinin tanınmasını sağlayacak çalışmalar yapmaya zorlamaktadır. Bunun için önncelikli uygulamaların başında ise, mallarını/hizmetlerini benzerlerinden ayıracak isimlendirmeler/işaretler kullanmak; yani, malları/hizmetleri için bir marka oluşturmaktır.
Bugün, markalarını işletmeleri için birer değer kaynağı haline dönüştürebilen işletmelerde, soyut bir varlık olarak görülen markaların maddi değeri, işletmelerinin maddi değerinin üzerine çıkmıştır. Bu itibarla, olağanüstü bir ticari sermaye unsuru haline gelen markanın tescil edilerek korunması ihtiyacı, her zaman olduğundan daha fazla önem kazanmıştır. Hatta bu durum, ulusal boyutları aşarak uluslararası bir anlayış kazanmıştır. Ülkemizde markaların korunmasına ilişkin uygulamalar da, diğer birçok ülkede olduğu gibi, bu uluslararası anlayış çerçevesinde şekillenmiştir.
Markaların korunması, hemen hemen dünyanın bütün ülkelerinde, Türkiye'nin de 1930 yılında üye olduğu Paris Anlaşması hükümleri çerçevesinde düzenlenmektedir. Türkiye'de markalar, 1995 yılında yürürlüğe giren 556 s. Markaların Korunması Hakkında KHK ve İlgili Uygulama Yönetmeliği çerçevesinde tescil edilerek korunmaktadırlar.